Değişmene Rağmen English Translation Lyrics by Ati242
Çocuktum, çarptın beni en masum anda
[I was a child, you struck me at the most innocent moment]
Bağladın, mühürledin kalbine zamanla (Ba-ba-ba-ba)
[You tied me, sealed me to your heart over time (Ba-ba-ba-ba)]
Afalladım, yüzüme rüzgârın esti
[I was stunned, the wind blew on my face]
Fırtınaydım, günden güne ehlileştim (Ba-ba-ba-ba)
[I was a storm, tamed day by day (Ba-ba-ba-ba)]
Geldin ve zannettim artık hepsi geçti
[You came and I thought it was all over now]
Pırlanta kalbin kırıldı, keskinleşti (Ba-ba-ba-ba)
[Your diamond heart broke, became sharper (Ba-ba-ba-ba)]
Hata hep bendeydi, ben toydum, sen olgun
[The fault was always mine, I was naive, you were mature]
Beklerken değişmemi peşimde yoruldun
[You got tired of waiting for me to change while following me]
Hoşlandığım tüm kadınları sana benzettim
[I compared all the women I liked to you]
Ben masum insanlara bencilce haksızlık ettim
[I selfishly wronged innocent people]
Yalnızdım, yalanlarla tek tek dans ettim
[I was lonely, danced with lies one by one]
Bi’ kadeh şarapla herkese senden bahsettim
[I talked about you to everyone with a glass of wine]
Birbirimizi aradık hep farklı tende
[We always looked for each other in different skins]
Sevgiyle bakardık düşman gibi sevişmelerde
[We would look lovingly but make love like enemies]
Kaçtın yıllarca kendinden ve benden
[You ran away from yourself and from me for years]
Anladım o gece pişman gibi gülümsemenden
[I understood that night from your regretful smile]
Takıldım ağına, herkeste seni arıyorum değişmene rağmen
[I got caught in your net, looking for you in everyone despite your change]
Eskisi gibi değiliz, eski resimlere bakıp gülümserim hâlen
[We are not like we used to be, I still smile looking at old photos]
Bunun anlamı yok, iki yabancıyız biliyorum aslında
[This has no meaning, we are two strangers I know actually]
Geçmişte yaşıyorum, orada hâlâ seni seviyorum aslında
[I am living in the past, there I still love you actually]
Takıldım ağına, herkeste seni arıyorum değişmene rağmen
[I got caught in your net, looking for you in everyone despite your change]
Eskisi gibi değiliz, eski resimlere bakıp gülümserim hâlen
[We are not like we used to be, I still smile looking at old photos]
Bunun anlamı yok, iki yabancıyız biliyorum aslında
[This has no meaning, we are two strangers I know actually]
Geçmişte yaşıyorum, orada hâlâ seni seviyorum aslında
[I am living in the past, there I still love you actually]
Zaman aşımına uğramış hikâyemiz
[Our story has expired over time]
Yıllar sonra kavuştuk sandık, artık beraberiz
[We thought we reunited after years, now we are together]
Sanardım değişmez hiç aşklarda lisan
[I thought the language of love never changes]
Olmuşuz artık iki bambaşka insan
[We have now become two completely different people]
Sanki aylardan nisan
[As if it’s April]
Sıcaklığın benimle, buruk bi’ tebessüm yüzümde
[Your warmth is with me, a bittersweet smile on my face]
En güzel duygularım dünümde kaldı
[My best feelings are left in my past]
Belki başka bi’ hayatta yine seninle
[Maybe in another life with you again]
Ayrılık zor, koyar her insana
[Separation is hard, it hurts everyone]
Kalbin kor ama sertleşir hava
[Your heart is ember but the air gets harsh]
Hayat uzun bi’ yol, gelir bahar
[Life is a long road, spring will come]
Duygular istila, kimse değil yalansız
[Emotions invade, no one is without lies]
Başardım şimdi ama neye yarar?
[I succeeded now but what’s the use?]
Cebimde para ama ellerim yara
[Money in my pocket but my hands are wounded]
Bu nasıl kader, niye denk gelir bana?
[What kind of fate is this, why does it befall me?]
Güneşim simsiyah, renklerim karanlık
[My sun is pitch black, my colors are dark]
Takıldım ağına, herkeste seni arıyorum değişmene rağmen
[I got caught in your net, looking for you in everyone despite your change]
Eskisi gibi değiliz, eski resimlere bakıp gülümserim hâlen
[We are not like we used to be, I still smile looking at old photos]
Bunun anlamı yok, iki yabancıyız biliyorum aslında
[This has no meaning, we are two strangers I know actually]
Geçmişte yaşıyorum, orada hâlâ seni seviyorum aslında
[I am living in the past, there I still love you actually]
Takıldım ağına, herkeste seni arıyorum değişmene rağmen
[I got caught in your net, looking for you in everyone despite your change]
Eskisi gibi değiliz, eski resimlere bakıp gülümserim hâlen
[We are not like we used to be, I still smile looking at old photos]
Bunun anlamı yok, iki yabancıyız biliyorum aslında
[This has no meaning, we are two strangers I know actually]
Geçmişte yaşıyorum, orada hâlâ seni seviyorum aslında
[I am living in the past, there I still love you actually]